Hiç Yaşanmamış Olan


dudaklarımın tenine her ziyaretinde benliğimden bir parça onun oluyor sanki.yavaş yavaş uzanıyorum ona düşüncelerimle.tek düşünebildiğim şey içimdeki sonsuzluğu haline geliyor.zihnim ona kendini teslim ettikçe daha çok öpüyorum onu.öptükçe körüklüyorum içimdeki bu arzuyu.sonsuz bir paradoks sanki bu.dudaklarım vücudunun her bir noktasında geziniyor.teni dünyadaki hiçbir kadının tenine benzemiyor.hiçbirini tatmasam da bundan sonuna kadar eminim.çünkü O,dünyadaki herhangi biri değil.çünkü dünyadaki başka hiçbir kadına ona beslediğim duyguları beslemiyorum.onun vücuduma dokunuşu,beni öpmesi o kadar gerçek ve doğaüstü bir duygu ki...dudaklarımız,birbirimize olan aşkımızı anlatmaya yarayan ilkel birer araç sadece.asıl olan aşkın verdiği bütün olma duygusu.benliğim yitiyor.o kadar muazzam bir duygu ki...ben tam olarak ben olmuyorum o an.o da kendisi değil o noktadan sonra.kişiliklerimiz,benliklerimiz,tenlerimiz,kokularımız ortak bir bütün haline geliyor.bir oluyoruz.tek bilinç haline geliyoruz.onun vücudu nerede bitiyor,benim benliğim nerede başlıyor,bu dudaklar,bu eller hangimizin?aşkın dansı haline geliyor bu noktadan sonraki oyun.
sevişmek...aşkı hissederek,her bir hücrene kadar duyumsayarak karşı tarafı.çok farklı bir durum cinselliği aşk vesilesiyle yaşamak.aşkın doğasında olan bu duyguyu,aşkla,onun paylaşımı için kullanmak.bir ihtiyaç olarak tanımlanan bu duyguyu,araç haline getirmek...

2 döküntü:

PİA dedi ki...

sevişmek bu kadar güzel anlatılır yorumumun yanı sıra klasik cümlelerden kurtulmuş ve akıcı bir romanın içinden çıkmış sanki

ŞeKeR PoRtAkaLı~~Başak Kalelioğlu Yağmurlu dedi ki...

sanırım tekrar okuyacağım,her zaman olduğu gibi...yazılarını özlemişim.

Yorum Gönder