Üzgünüm

3 döküntü

ona karşı hala tarifleri altüst edebilecek büyüklükte bir aşk besliyorum içimde
bunu biliyorum.
birdaha kimse aşka onun kadar yakışamayacak;
bendeki aşk kavramına onun kadar birebir oturamayacak hiçkimse belki de..
bunun da gayet net bir şekilde farkındayım.
ama;
kusura bakma sevgililerin en taze,en güzel,en kanayan,aşkı en hakedeni..
ben özgürlüğümü senden daha çok sevdim.
bana verdiğin sonsuz aşk,bana vurduğun kelepçelerin ağırlığını kaldırmakta aciz kaldı.
üzgünüm..
üzgünüm kelimesini belki de hayatımda ilk defa bu kadar içten sarfettim.
bunun için de ayrıca üzgünüm..

Ankara

8 döküntü

Ankara'yı özledim!!

Ankara'ya dair her şeyi özledim..

bir şehri bu kadar sevebileceğimi hiç tahmin etmezdim.özellikle de bu şehir Ankara ise..

orada yaşamaya başlamadan önce mizaç olarak hep soğuk gelirdi bana Ankara.Ankara'yı takım elbiseli,üzerine sürekli kar yağan,paltosu ve şapkasıyla buz mavisi bir şehir olarak kurardım kafamda hep.

Ankara'ya ilk gidişimin üzerinden tam bir yıl geçti diyebiliriz şu aralar.ve ben o bir yılda o şehre öyle bir bağlandım ki,şu an bu duruma ben bile şaşırıyorum.

bir insanı bir şehre bağlayan şey o şehirde yaşananlar,paylaşılanlar ve o şehrin ruhu oluyor kanaatimce.Ankara yaşıyor benim gözümde.bir karakteri var.biraz soğuk,resmi ama içinde turuncu,sarı,her tondan kahverengi ve beyaz renkleri iç içe barındıran çok duygusal bir şehir aynı zamanda.tam bir melankoli şehri.grisi insanın içine işliyor.ama bu gri boğucu bir durum ortaya koymaktan ziyade,çok sevdiğim gökyüzüne benziyor bende.sonsuz mavi gökyüzü yerine,sonsuz gri Ankara..
hüznü çok iyi bilen görmüş geçirmiş bir şehir Ankara.yaşlı biraz da.direnmeye çalışıyor hayata her dokunuşuyla.kırlaşmış saçlarıyla sanatı da barındırıyor bünyesinde,politikayı da.tam bir edebiyat aşığı.Tunalı Hilmi caddesi en sevdiği romanı onun.Sakarya caddesi de en beğendiği uyaksız şiiri.Yüksel ve Konur caddeleri her gün izlediği gündüz oyunları.Karanfil sokak ise suaresi.gözü yaşlı olur genelde Ankara'nın,ağlar durmadan,sevdiklerindedir aklı hep..

benim de aklım genelde sevdiklerimde oluyor Ankara'da.özellikle yalnız kaldığımda.tam bir melankoli şehri demiştim ya Ankara için,yalnız kalınca insanın üzerine bir örtü gibi örtüyor işte bu melankoliyi bu şehir.geride bıraktıklarımı düşünüyorum.kazandıklarımı,kaybettiklerimi ya da avucumun içinden kayıp düşenleri.o şehirde geçirdiğim güzel anları düşünüyorum yalnızlığımda.o güzel anları geçirdiğim insanlardan şimdi hayatımda olmayanları düşünüyorum.olanları.birdaha asla olamayacak olanları..aşırı duygusal bir insan olmamdan kaynaklanan doğal bir durumla bunları düşündükçe ağlıyorum.şimdiye kadar en çok da 'Ankara' kelimesi söylendiği zaman aklıma gelen ilk kişi olan şahsa ağlamışımdır Ankara'da.benim için bir zamanlar Ankara'nın kendisi olan kişi için.yaşanan güzel günlerin gün gelip ileride insana acı vermesi ne kadar da acımasızca aslında.o an bunun farkında olmadan dünyanın en mutlu insanısın.ama devran dönüp işler terse binince,o bir zamanlar en güzel olan vakit şimdi en çok acı veren anıya dönüşüyor.sadece şunu söyleyebilirim bu saatten sonra;Ankara'da aşkı yaşamak da,acısını çekmek de gerçekten bambaşka..

ve yaşanılan öğrenci hayatının getirdiği çıkarsız dostlukları bu şehrin.Ankara'nın karında,elde sigarayla ve elimizdeki tek ısı kaynağı içtenliğimizle yapılan sohbetlerle ısınmaya çalışmak.her gece tok yatmasak da,ertesi gün bir şekilde karnımızı doyuracağımızı bilmek.Ankara'da..

'Öyle deme
Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan
Ankara'da yaşamak..'
Yılmaz Erdoğan


dilimi döndürebilip Ankara hakkındaki duygularımın bir kısmını dahi dökebilmişsem şu sayfaya,ne mutlu bana.
3 döküntü


start wearing purple wearing purple
start wearing purple for me now!

Koku

1 döküntü

insanın kokusu ne acayip birşey değil mi?öyle parfümden falan bahsetmiyorum.o her insanın parmak izi gibi olan,o değişmeyen ten kokusu bahsettiğim.o ne büyüleyici bir şey,resmen bir lütuf insanoğluna bağışlanan.
yeni bir ilişkiye başladığımda beni ilk sarıp sarmalayan şey sevdiğimin teninin kokusu olur.benim için öyle vazgeçilmez birşey haline gelir ki zaman içerisinde,bağımlısı olurum resmen.onun kokusuyla uyumak.ertesinde sabah gözlerimi açtığım ilk anda o dünyanın en güzel kokusuyla uyanmak cennete gözlerimi açmak gibi gelir bana.aklım başka tüm düşünceleri siler.sadece o koku vardır tüm benliğimde ve sevdiğimin sıcaklığı.sanırım o koku en çok insan uyanır uyanmaz salgılanıyor.ya da ben öyle hissediyorum.sevdiğim ben onun uyuyuşunu izlerken gözlerini gözlerime açıp,dünyada var olan herşeyi insanın aklından silebilecek gülümsemesiyle bana gülümseyip sarıldığı anda,o sıcaklık ve koku inanılmaz bir boyuta ulaşıyor ve beynime resmen hükmediyor.o an sonsuza kadar yaşansın istiyorum.içinizde milyonlarca kelebeğin aynı anda kanat çırpmaya başladığını düşünün.benim öyle hissetmeme sebep oluyor bu an.belki de ayrılık hançeri gelip bizi ikiye ayırdığı zaman bu koku yüzünden bu kadar acı çekiyorum.o kokuya olan bağımlılığım yüzünden.unutmak zorunda kalan her insanoğlunun çektiği azabı çeken bendeniz,belki de bu koku yüzünden bu kadar kendimi heder ediyorum unutma safhasında.gün geliyor ayrılığı kabullenmiş,daha doğrusu kabullenmek zorunda kalmış olarak devam ettiğim hayatımda çok alakasız bir yerde o koku burnama,beynime,tüm hücrelerime ani bir baskınla geri geliyor.kelimenin tam manasıyla mal olup kalıyorum orada.acaba 'O' burada mı diye etrafıma bakınıyorum.orada olmuyor.. sonra bunun beynimin bana oynadığı bir oyun olduğunu düşünüyorum.başka bir açıklaması yok çünkü bu durumun.'O' orada da değil,hayatımda da.. ve artık hiçbir zaman hayatımda 'O' bir yer dolduramayacak...
şaşırdığım bir mevzudur ki insanlar acaba bir insandan ayrılıp ertesi gün ya da birkaç gün sonra nasıl oluyor da başka bir insanla yeni bir ilişkiye başlayabiliyor.gerçekten beni şaşkınlıktan şoke eden bir durum.bir insanın kokusunu,onca yaşanmışlığı nasıl olabiliyor da bir çırpıda atabiliyorlar zihinlerinden,daha doğrusu yüreklerinden.ben bir ilişkiden çıktığım zaman,o ilişki içimde uzun süre yaşamaya devam eder.'O' olmasa da hayatımda,benim içimde vardır hala.anımlarım vardır başucumda beni asla yalnız bırakmayan.onun kokusu vardır bana verdiği bir tokasında ya da sıradan bir t-shirtünde.ben onlarla içimde ilişkime devam ederim bittiği yerden.yaşadığım her ayrılık,benim içimde yaşamaya başlayacağım bir ilişkiye anahtar olur aslında.kolay unutamam hiçbir zaman.kendime bakıyorum,bir de insanlara ve acaba yanlış yapan ben miyim diyorum.aşk kavramının bu kadar ayağa düştüğü,duyulan sevginin ölçüsünün olduğu böyle bir dünya beni psikolojik olarak gerçekten yoruyor.evet ben çok hassas ve duygusal bir insanım ve dokunsanız ağlarım..
yazdıkça yazasım geliyor,konudan konuya geçiyorum ama olsun.böylesini seviyorum ben.yazmak cidden iç rahatlatıcı bir olaymış bunu anladım.görüşmek dileğiyle.